“Umutsuzluk yok! Gün gelir. Gül de açar. Bülbül de öter.”

Edebiyatımızın değerli fikir ve gönül insanı Sezai Karakoç aramızdan ayrıldı. Sevenlerinin ve milletimizin başı sağ olsun.

Bugün üstadın sözleri umudumuzu kaybetmememiz gerektiğini anlatan en değerli miras olarak bizlerle artık.

Evet umutsuzluk yok, yorulmak, vazgeçmek, mazeret yok ok yaydan çıktı hedefe ulaşacak başka çare yok.

Ekonomik kriz kapımızda değil artık evimizde, cebimizin tam içerisinde, dolar ve altın birbirleriyle yarışır vaziyette rekordan rekora koşuyorlar. Gıdadan otomotive, enerjiden inşaata, aklınıza gelebilecek tüm alanlarda görülmemiş zamlar ardı ardına geliyor. Ülkenin yarısından fazlasının asgari ücretle geçindiği gerçeği ise yadsınamaz bir durum.

Orta direk ve kuş sütü eksik olan kesim ise parası eksildiği için dertli, arabasının modelini yükseltemediği, yazlığının önüne havuz yapamadığı için dertli! Dertse tabi!

O sebeple gözler kulaklar Aralık ayında ki asgari ücret görüşmelerinde, tabi iki katına da çıkarsa devlet asgari ücreti çözümün bu olmadığı aşikar. En azından yaralara merhem olabilecek bir seviyeye çıkarılması yönünde bir beklentim var ve görünende o yönde adım atılacağı.

Asıl mesele vatandaşın umudu ve güveni yitirmeye yakın olması.

Hükümete olan umut ve güven kaybettirilmemeli. Şu anda umut var, güven var ama bu duyguları taze tutmak gerekli. Önceden nasıl yıkıldığı yerden daha güçlü kalktıysa bu ülke, nasıl daha kötü durumlardan daha iyiye geldiyse yine başaracaktır, yine refah seviyesinin parmakla gösterileceği ülkeler arasına girecektir.

Ama görünen şu ki bu takım oyununda eksikler var, kendi bulunduğum ilçede bu duyguları tazelemenin yolu tüm sözlü, yazılı, görsel, dijital ve yerel iletişim araçlarını dünden daha etkili ve güçlü bir şekilde kullanarak vatandaşın dertlerine merhem, umuduna ışık, çorbasına tuz olmak gerektiğidir.

Kaç dijital iletişim aracı var ve bunların önemi ile alakalı bir önceki yazılarımda detaylı paylaşmıştım, ama görünen o ki değişen bir zihniyet yok. Hangi parti veya partiler olduğunun ismini vermeye gerek yok çünkü lafın tamamı deliye söylenir.

Onlar sanıyor ki biz sussak mesele kalmayacak. Susmak zarar veriyor, konuşmamız gelişmemiz istişare yapmamız gerek, bizler için, vatan için, geleceğimiz için birlik olmak gün dünden daha güçlü omuz omuza verme günü. Yanlışa yanlış doğruya doğru demeyi öğrenmeli hatalarımızdan ders almalı ve sonrası;

Gün batsa ne olur, geceyi onaran bir mimar vardır. Sezai Karakoç.